30 Haziran 2015 Salı

Civil society

Civil society (*)

Sivil toplum

There is a growing and active civil society in Turkey. The Gezi Park protest in Istanbul and related protests across Turkey from May-June reflected the emergence of vibrant, active citizenry.

Türkiye’de giderek gelişen aktif bir sivil toplum bulunmaktadır. Mayıs-Haziran aylarında İstanbul’da meydana gelen Gezi Parkı protestoları ve bununla ilgili olarak Türkiye çapında gerçekleşen protestolar, aktif ve canlı bir vatandaşlık anlayışının ortaya çıkışını yansıtmaktadır.

Civil society in Turkey needs to overcome a number of challenges. As illustrated during the Gezi Park events, it is still not widely considered by those traditionally involved in politics as a legitimate stakeholder in democracy.

Türkiye’deki sivil toplumun birtakım sorunların üstesinden gelmesi gerekmektedir. Gezi Parkı olaylarında da görüldüğü üzere, geleneksel siyasetçiler tarafından sivil toplum, demokraside hâlâ meşru bir paydaş olarak değerlendirilmemektedir.

Government-civil society and parliament-civil society relations should be improved through systematic, permanent and structured consultation mechanisms at policy level, as part of the legislative process and with regard to non-legislative acts at all levels of administration.

Hükümet-sivil toplum ve meclis-sivil toplum ilişkileri, yasama sürecinin bir parçası olarak ve idarenin her düzeydeki mevzuat dışı tasarrufları açısından, sistematik, kalıcı ve yapılandırılmış istişare mekanizmaları aracılığıyla politika düzeyinde geliştirilmelidir.

The Ministry of the Interior has launched consultations with civil society actors in the preparation of a law on the collection of aid for associations. 
İçişleri Bakanlığı, derneklere yönelik yardım toplanması ile ilgili kanunun hazırlanmasında sivil toplum aktörleri ile istişarelere başlamıştır.

Legislation, including social and tax legislation, needs to facilitate the funding of civil society organisations and guarantee freedom of association according to European standards.

 Sosyal politika ve vergi mevzuatı da dâhil olmak üzere, mevzuatın, Avrupa standartlarına uygun olarak, sivil toplum örgütlerinin finansman sağlamasını kolaylaştırmasına ve örgütlenme özgürlüğünü teminat altına almasına ihtiyaç vardır.

The legal framework hampers the functioning of civil society organisations (CSOs) and the extensive bureaucracy often still discourages civil society participation.

Yasal çerçeve, sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) işleyişini engellemektedir ve aşırı bürokrasi sivil toplum katılımı konusunda sıkça cesaret kırıcı olmaktadır.

There are no inherent participatory mechanisms whereby CSOs can voice demands and be involved in policy-making; rather, the approach can be ad hoc and often limited to specific phases of policy design as opposed to the entire policy cycle (including the monitoring of implementation).

STK’ların taleplerini dile getirebilmelerini ve politika yapımına dâhil olabilmelerini sağlayacak katılımcı yapısal mekanizmalar bulunmamaktadır; bunun yerine ad hoc bir nitelik taşıyan ve tüm politika döngüsü (uygulamanın izlenmesi dâhil) kapsamayıp bu döngünün sıklıkla belirli aşamaları ile sınırlı olan bir yaklaşım söz konusu olabilmektedir.

The legislation on associations and foundations should be implemented so as to empower the former more. Currently, problems arise in the areas of penalties and auditing. Other legislation continues to be interpreted restrictively vis-à-vis CSOs. (See Freedom of association).

Dernekler ve vakıflar mevzuatı, dernekleri daha da güçlendirecek şekilde uygulanmalıdır. Hâlihazırda, cezalar ve denetim konularında sorunlar ortaya çıkmaktadır. İlgili diğer mevzuat, STK’lar karşısında sınırlayıcı biçimde yorumlanmaya devam etmektedir. (Bkz. Örgütlenme özgürlüğü)

Some civil society activities are regulated by restrictive primary and secondary legislation, e.g. limiting the right to publish press statements and requiring advance notification of demonstrations, which are often confined to a limited number of designated sites and dates.

Bazı sivil toplum faaliyetleri, basın açıklaması yapma hakkının sınırlandırılması ve çoğu kez mahdut sayıda belirlenmiş yer ve tarihlerle sınırlı olan gösterilerin önceden bildirimi örneklerinde olduğu gibi, kısıtlayıcı nitelikteki birincil ve ikincil mevzuat ile düzenlenmektedir.

CSOs’ financial environment is characterised by insufficient tax and other incentives for private donations and sponsorship, making many of them dependent on public (often international) project grants.

STK’ların mali ortamı, özel bağışlara ve sponsorluğa yönelik vergi ve diğer konulardaki yetersiz teşviklerden ibaret olup, bu durum STK’ların çoğunu kamu projesi hibelerine (genellikle uluslararası nitelikli) bağımlı kılmaktadır.

Public funding for CSOs is not sufficiently transparent and rule-based. Public funds are allocated to CSOs via ministries and through project partnership mechanisms, rarely through grant allocations or service contracts.

STK’lara yönelik kamu fonları yeterince şeffaf ve kurallara dayalı değildir. Kamu fonları, STK’lara bakanlıklar ve proje ortaklığı mekanizmaları aracılığıyla tahsis edilmekte olup, nadiren hibe tahsisatı veya hizmet sözleşmeleri aracılığıyla sağlanmaktadır.

Tax exemption and public benefit status are granted to a very limited number of CSOs by Council of Ministers decision.

Bakanlar Kurulu kararı ile çok kısıtlı sayıda STK’ya vergi muafiyeti ve kamu yararı statüsü verilmektedir.

Social enterprises are not defined in legislation as a separate form of legal entity. CSOs need support to enhance their lobbying power and broaden their appeal to Turkish society.

The EU-Turkey Civil Society Dialogue programmes continued and have now involved more than 1 600 CSOs in Turkey. 
AB-Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu programları devam etmekte olup, bugüne kadar Türkiye’deki 1.600 STK’yı kapsamıştır.

They contributed to civil society development and a greater recognition of CSOs at local level and helped to increase the capacities, partnerships and visibility of individual CSOs. Still, more effort is needed if the programmes are genuinely to promote sustainable contacts between EU and Turkish CSOs.

 Bu programlar sivil toplumun gelişmesine ve yerel düzeyde STK’ların çok daha fazla tanınmasına katkı sağlamış ve münferit STK’ların kapasitelerinin, ortaklıklarının ve görünürlüklerinin artırılmasına yardımcı olmuştur. Programların AB ve Türk STK’ları arasındaki sürdürülebilir diyaloğu gerçek anlamda teşvik etmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
* Kaynak:
2013 Türkiye İlerleme Raporu (Türkçe)
2013 Türkiye İlerleme raporu  (İngilizce)

0 yorum: