Civil society (*)
Sivil toplum
There
is a growing and active civil society in Turkey. The Gezi Park protest
in Istanbul and related protests across Turkey from May-June reflected
the emergence of vibrant, active citizenry.
Türkiye’de
giderek gelişen aktif bir sivil toplum bulunmaktadır. Mayıs-Haziran
aylarında İstanbul’da meydana gelen Gezi Parkı protestoları ve bununla
ilgili olarak Türkiye çapında gerçekleşen protestolar, aktif ve canlı
bir vatandaşlık anlayışının ortaya çıkışını yansıtmaktadır.
Civil
society in Turkey needs to overcome a number of challenges. As
illustrated during the Gezi Park events, it is still not widely
considered by those traditionally involved in politics as a legitimate
stakeholder in democracy.
Türkiye’deki sivil
toplumun birtakım sorunların üstesinden gelmesi gerekmektedir. Gezi
Parkı olaylarında da görüldüğü üzere, geleneksel siyasetçiler tarafından
sivil toplum, demokraside hâlâ meşru bir paydaş olarak
değerlendirilmemektedir.
Government-civil society
and parliament-civil society relations should be improved through
systematic, permanent and structured consultation mechanisms at policy
level, as part of the legislative process and with regard to
non-legislative acts at all levels of administration.
Hükümet-sivil
toplum ve meclis-sivil toplum ilişkileri, yasama sürecinin bir parçası
olarak ve idarenin her düzeydeki mevzuat dışı tasarrufları açısından,
sistematik, kalıcı ve yapılandırılmış istişare mekanizmaları
aracılığıyla politika düzeyinde geliştirilmelidir.
The
Ministry of the Interior has launched consultations with civil society
actors in the preparation of a law on the collection of aid for
associations.
İçişleri
Bakanlığı, derneklere yönelik yardım toplanması ile ilgili kanunun
hazırlanmasında sivil toplum aktörleri ile istişarelere başlamıştır.
Legislation, including social and tax legislation, needs
to facilitate the funding of civil society organisations and guarantee
freedom of association according to European standards.
Sosyal politika ve vergi mevzuatı da dâhil olmak üzere, mevzuatın,
Avrupa standartlarına uygun olarak, sivil toplum örgütlerinin finansman
sağlamasını kolaylaştırmasına ve örgütlenme özgürlüğünü teminat altına
almasına ihtiyaç vardır.
The legal framework hampers
the functioning of civil society organisations (CSOs) and the extensive
bureaucracy often still discourages civil society participation.
Yasal
çerçeve, sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) işleyişini
engellemektedir ve aşırı bürokrasi sivil toplum katılımı konusunda sıkça
cesaret kırıcı olmaktadır.
There are no inherent
participatory mechanisms whereby CSOs can voice demands and be involved
in policy-making; rather, the approach can be ad hoc and often limited
to specific phases of policy design as opposed to the entire policy
cycle (including the monitoring of implementation).
STK’ların
taleplerini dile getirebilmelerini ve politika yapımına dâhil
olabilmelerini sağlayacak katılımcı yapısal mekanizmalar
bulunmamaktadır; bunun yerine ad hoc bir nitelik taşıyan ve tüm politika
döngüsü (uygulamanın izlenmesi dâhil) kapsamayıp bu döngünün sıklıkla
belirli aşamaları ile sınırlı olan bir yaklaşım söz konusu
olabilmektedir.
The legislation on associations and
foundations should be implemented so as to empower the former more.
Currently, problems arise in the areas of penalties and auditing. Other
legislation continues to be interpreted restrictively vis-à-vis CSOs.
(See Freedom of association).
Dernekler ve vakıflar
mevzuatı, dernekleri daha da güçlendirecek şekilde uygulanmalıdır.
Hâlihazırda, cezalar ve denetim konularında sorunlar ortaya çıkmaktadır.
İlgili diğer mevzuat, STK’lar karşısında sınırlayıcı biçimde
yorumlanmaya devam etmektedir. (Bkz. Örgütlenme özgürlüğü)
Some
civil society activities are regulated by restrictive primary and
secondary legislation, e.g. limiting the right to publish press
statements and requiring advance notification of demonstrations, which
are often confined to a limited number of designated sites and dates.
Bazı
sivil toplum faaliyetleri, basın açıklaması yapma hakkının
sınırlandırılması ve çoğu kez mahdut sayıda belirlenmiş yer ve
tarihlerle sınırlı olan gösterilerin önceden bildirimi örneklerinde
olduğu gibi, kısıtlayıcı nitelikteki birincil ve ikincil mevzuat ile
düzenlenmektedir.
CSOs’ financial environment is
characterised by insufficient tax and other incentives for private
donations and sponsorship, making many of them dependent on public
(often international) project grants.
STK’ların
mali ortamı, özel bağışlara ve sponsorluğa yönelik vergi ve diğer
konulardaki yetersiz teşviklerden ibaret olup, bu durum STK’ların çoğunu
kamu projesi hibelerine (genellikle uluslararası nitelikli) bağımlı
kılmaktadır.
Public funding for CSOs is not
sufficiently transparent and rule-based. Public funds are allocated to
CSOs via ministries and through project partnership mechanisms, rarely
through grant allocations or service contracts.
STK’lara
yönelik kamu fonları yeterince şeffaf ve kurallara dayalı değildir.
Kamu fonları, STK’lara bakanlıklar ve proje ortaklığı mekanizmaları
aracılığıyla tahsis edilmekte olup, nadiren hibe tahsisatı veya hizmet
sözleşmeleri aracılığıyla sağlanmaktadır.
Tax exemption and public benefit status are granted to a very limited number of CSOs by Council of Ministers decision.
Bakanlar Kurulu kararı ile çok kısıtlı sayıda STK’ya vergi muafiyeti ve kamu yararı statüsü verilmektedir.
Social
enterprises are not defined in legislation as a separate form of legal
entity. CSOs need support to enhance their lobbying power and broaden
their appeal to Turkish society.
The EU-Turkey
Civil Society Dialogue programmes continued and have now involved more
than 1 600 CSOs in Turkey.
AB-Türkiye
Sivil Toplum Diyaloğu programları devam etmekte olup, bugüne kadar
Türkiye’deki 1.600 STK’yı kapsamıştır.
They contributed to civil society development
and a greater recognition of CSOs at local level and helped to increase
the capacities, partnerships and visibility of individual CSOs. Still,
more effort is needed if the programmes are genuinely to promote
sustainable contacts between EU and Turkish CSOs.
Bu programlar sivil toplumun
gelişmesine ve yerel düzeyde STK’ların çok daha fazla tanınmasına katkı
sağlamış ve münferit STK’ların kapasitelerinin, ortaklıklarının ve
görünürlüklerinin artırılmasına yardımcı olmuştur. Programların AB ve
Türk STK’ları arasındaki sürdürülebilir diyaloğu gerçek anlamda teşvik
etmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
* Kaynak:
2013 Türkiye İlerleme Raporu (Türkçe)
2013 Türkiye İlerleme raporu (İngilizce)
30 Haziran 2015 Salı
Civil society
Haziran 30, 2015
By
Celal Yeşilyurt

Labels: progressive reports 2013,report
Related Posts progressive reports 2013,
report
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder