8 Mart 2017 Çarşamba

We do everything the way we play football


We do everything the way we play football

Her şeyimiz, oynadığımız futbola benziyor

BASEL - As I walked around Basel in Switzerland, I met thousands of Turkish people. I noticed that they display almost identical reflexes. They all get overexcited at the slightest stimulus. Their display of affection has no boundaries. When they get mad, however, it’s best to keep away.

İsviçre’nin Basel kentinde dolaşırken, binlerce Türk ile karşılaştım. Dikkat ettim, hemen hemen hepsinin refleksleri aynı. Bir işaretle heyecanlar doruğa çıkıveriyor. Sevgi gösterisi sınırsız. Kızıldığı zaman ise, kimse yanlarına yaklaşmamalı.


As I watched those games, I saw our people display one by one almost all the reactions that we usually encounter in our daily life.

Baktım da, toplum olarak günlük hayatımızda sergilediğimiz reflekslerin hemen hemen tamamını, şu Avrupa kupası sırasında, sahalarda da izledik.


- SUDDEN LOSS OF MORALE:

- MORAL BOZULUVERİYOR:

This regular disease also contaminated our football. When we lost against Portugal, our morale went down to zero. That wasn’t all. We erected the gallows at once. We were in a feverish excitement to find the culprits and chop off of their heads. Isn’t this how we also treat each other in political as well as daily life? Isn’t our society always in a hurry to chop heads whenever we get furious at something?

Günlük yaşamımızdaki hastalığı, futbol’da da izledik. Portekiz’e yenilince moraller sıfıra indi. Sadece bununla da kalınmadı, hemen idam sehpaları kuruldu. Aynen, günlük yaşamımızda olduğu gibi, sorumlu arayıp kelle uçurma heyecanına kapıldık. Siyasette olsun, günlük ilişkilerimizde olsun hep böyle davranmaz mıyız ? Toplum olarak bir şeye kızdığımızda, mutlaka kelle koparmak istemez miyiz ?


- LACK OF COMMUNICATION:

- İLETİŞİM EKSİKLİĞİ:

We usually lack concentration. We find it hard to focus on anything. Our heads get muddled and even more importantly, we are communication-proof. Isn’t that also true of our football? We saw our national team run around the field in dishevelled confusion during the first half of each game. During the second half, however, they suddenly turned brilliant. In addition, lack of communication among our national players was one of the biggest problems.

Genel olarak konsantrasyonumuz eksiktir. Kendimizi belirli bir olaya odaklayamayız. Kafalar karışık ve daha da önemlisi, iletişim özürlüyüzdür. Bu durumu oynadığımız futbolda da görmedik mi ? Millilerimizi, oynadıkları her maçın ilk yarısında darmadağın ve karmaşa içinde gördük. Sonra, ikinci yarıda, birden bire bambaşka bir takımla karşılaştık.Hele iletişim konusu, Millilerimizin arasında da en önemli sorunlardan biriydi.


- TO LEAVE THINGS TO THE LAST MINUTE:

- ŞİMDİNİN İŞİNİ SONRAYA BIRAKMAK:

Our main national affliction also extends to football fields: To leave urgent matters to the last minute. I don’t know whether it’s a coincidence or a new habit to wait until the last minute of the game to score the goals that we should have hit right at the beginning. 
En büyük hastalığımız, yeşil sahalarda da kendini gösteriyor : Hemen yapılması gereken işleri son dakikaya bırakmak. Hemen, maçın başında atılması gereken golleri son dakikaya bırakma alışkanlığımı diyelim, yoksa tamamen şans eseri mi oldu diyelim, bilemiyorum.

All I know is that we’ve always been fond of leaving things to the last minute in our daily life. This habit has almost become a part of our life style.

 Bildiğim bir şey varsa, günlük yaşamımızda da, daima bugünün işini yarına bırakmaktan hoşlanırız. Bu alışkanlığımızı adeta, yaşamımızın bir parçası yapmışızdır.


- TO REACT WHEN WE GET ANGRY:

- KIZINCA, SONUCU DÜŞÜNMEDEN TEPKİ GÖSTERMEK:

We lose control when we get angry in the same way that we go berserk on the streets and fire guns when we’re happy without a thought for consequences. We see too much of this in our daily life. Didn’t we also see it during national games? How else can one explain the way Volkan got his red card?

Nasıl sevinince yeri göğü birbirine katarsak, sokaklara fırlayıp, başkalarına zarar vereceğimizi düşünmeden silahları ateşlersek, kızdığımızda da kontrolümüz kalmaz. Günlük yaşamımızda bu olayları fazlasıyla yaşarız. İşte aynı durumu Milli maçlarda da görmedik mi ? Volkan’ın kırmızı kart görmesini başka türlü nasıl izah edersiniz ki…


Anyway, that’s what we’re like. Is it too late to change? Of course not...

Ne yapalım, bizler böyleyiz.

Bu saatten sonra değişebilir miyiz ?

Değişiriz tabii..


This nation was not like this 40 years ago. It had different reflexes. Maybe we have to wait for another 40 years (!)

Bu toplum, 40 yıl önce böyle değildi. Refleksleri de daha farklıydı. Galiba 40 yıl daha beklememiz gerekiyor (!)


Mehmet Ali Birand


ingilizcesi:http://web.hurriyetdailynews.com

Türkçesi:http://www.hurriyet.com.tr/



The translation of M.A.Birand’s column was provided by Nuran İnanç.



0 yorum: